Zindanların soğuk duvarlarında annemin sıcaklığı ile geçen onca zaman..
Geleceğimizi, gençliğimizi çalan askeri diktatörlüğün bitip tükenmeyen
İşkenceleri ile inlerken annemi düşünürdüm.
Bilirdim bedenime inen her darbe ile anacığımın bin kez öldüğünü.
Görüş günleri moraran kollarımı saklayıp göstermek istemezdim anneme..
En çok da annesini özlüyor insan.
Ses vermeyen sağır duvarların özgürlüğünüzü elinizden aldığı
O zifiri karanlık zindan günlerinde.
12 Eylül rejiminin on binlerce genci istiflediği o zindanlarda
ben de yıllarımı anneme yazdığım mektuplarla geçirdim.
Askeri rejim, üzerimizden silindir gibi geçtiğinde
Herkes kendi canının derdine düşmüştü.
Zindan dışında ne arkadaşlık kaldı ne de ülküdaşlık.
Bir tek anne kaldı zindan kapısında oğlundan haber
bekleyen birde kara talihli zeytin gözlüm.
Yirmi kişilik koğuşlarda altmış kişi kalıp
işkenceden inlediğimiz beton zeminlerde
bizler içeride sızlarken görüş günleri itilip kalkılan ötelenen annelerimizdi...
yüce yaratanın annelere mahsus kıldığı şefkat sevgi
bizi en dar günlerimizde teselli etti..
Anneler günü vesilesi ile değil hemen her gün
anarım ararım anacığımı.
Ellerinden, ayaklarının altından hasretle öperim.
Duası, sevgisi ve merhametine her daim muhtacım.
Üzüntüsünden gözlerini kaybeden annemi
anneler gününde bu satırlara sığdırmak aklımın
karı değil.
Aksini söyleyen de yanılır.
Onun kıymetini ancak Rabbim takdir eder ki, cennet anaların ayakları
altına işte bu sebeple serilmiştir.
Binlerce teşekkür sana anacığım, görmeyen gözlerinle sesimi duymak
beni hissetmek için kaç hafta görüş günleri itildin
kalktın, senin hakkını ödemek ne mümkün,
bu gün vesilesiyle ellerinden öpüyorum ve binlerce
şükür yaratana ki bu dünyada anne-evlatlığın en güzel numunesini bana
yaşattığın için..