Diyetisyenlere sahip çıkmak, halk sağlığına ve geleceğe sahip çıkmaktır

Diyetisyenlere sahip çıkmak, halk sağlığına ve geleceğe sahip çıkmaktır

Akademik Diyetisyenler Derneği Amasya il temsilci Ayşen iğci; "Diyetisyenlere sahip çıkmak, halk sağlığına ve geleceğe sahip çıkmaktır"dedi.

 (TBA) Resmi gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, Sağlık  Meslek Mensuplarının Serbest Meslek İcrası Hakkında Yönetmelikle ilgili açıklamalarda bulunan İğci, bazı hükümlerin sahadaki meslektaşları açısından çeşitli zorluklara yol açabilecek nitelikte olduğunu söyledi.

Akademik Diyetisyenler Derneği Amasya il temsilci ve ayrıca Merzifon Devlet Hastanesi’nde diyetisyen olarak görev yapan Ayşen İğci; "29 Mart 2025  tarih 32856 sayılı ‘’Sağlık  Meslek Mensuplarının Serbest Meslek İcrası Hakkında Yönetmelik ‘’ Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlülüğe girmiştir. Bu yönetmelik serbest olarak çalışan sağlık meslek mensuplarının çalışma koşullarını yeniden düzenlenmiştir. İlk bakışta mesleğimizin kurumsallaşması, hizmet kalitesinin artması ve halk sağlığının denetlenebilir şekilde korunması gibi olumlu yönleri olsa da, uygulamada bazı hükümler sahadaki meslektaşlarımız açısından çeşitli zorluklara yol açabilecek niteliktedir. Diyetisyenler olarak bizler, bilimsel ilkelere bağlı, etik değerlerle çalışan, multidisipliner yaklaşıma önem vermekteyiz. Burada özellikle vurgulamak isteriz ki; biz diyet tedavisi uygulamak için yıllarca anatomi, fizyoloji, biyokimya, beslenme bilimleri gibi alanlarda lisans düzeyinde eğitim alan bir sağlık meslek grubuyuz. Ancak bu yönetmelikte yer alan bazı hükümler, uygulayıcıların karşılaştığı gerçekliklerle tam olarak örtüşmemektedir. Örneğin; Deprem dayanıklılık raporu gibi yapısal zorunluluklar, halk sağlığı açısından elbette önemlidir. 

Ancak küçük çaplı bir işletme olarak  faaliyet gösteren meslektaşlarımız için bu zorunluluk ciddi bir mali ve teknik yük anlamına gelmektedir. Deprem raporu içeriğinde beklentinin net olmaması  ve metrekare başına  tüm bina için istenen bedelleri mal sahibinin kabul etmemesi sonucunda uygun yer bulunamaması, bulunsa dahi ekstra taşınma, sözleşme, depozito ,kira bedelleri, İstenen fiziki şartlar, personel kısıtlamaları, tabela düzenlemeleri, tıbbi atığımız olmamasına rağmen zorunlu tıbbi atık sözleşmesi, asansör ve detaylı engelli tuvaleti gibi mevcut işyeri içerisinde tadilat/inşaat  yapılması gereken mimari şartlar, Yönetmelik in yürürlülüğe girdiği tarih öncesinde  Belediyelerden alınan  mevcut ruhsatların geçersiz sayılması, Şube açma yasağı, yanında sigortalı olarak bir meslektaşının istihdam edilmesi yasağı, Hekim konsültasyon şartı koruyucu sağlık hizmetlerinde toplumun sağlık alanında seçim yapma hakkını engellemektedir. Bölgesel zayıflamaya destek cihazların anatomi eğitimi alan bir sağlık meslek mensubu olmamıza rağmen, gıda takviyelerinin ve bitkisel çay satışlarının market ve aktarlarda bile satışına izin verilmesine rağmen sınırlandırılması gibi hükümler birçok meslektaşımız  için sürdürülebilirlik açısından ciddi zorluklar doğurmuştur.

Bugün Türkiye’ de 130 civarı Üniversitede Beslenme ve Diyetetik bölümü bulunmaktadır ve her yıl 7-8 bin yeni mezun olmaktadır. Toplamda 55-60 binin üzerinde diyetisyen bulunmasına karşın, kamuda görev yapan diyetisyen sayısı sadece 3.527’dir. Bu da her 25 bin kişiye 1 diyetisyen düştüğü anlamına gelmektedir; ki bu oran Fransa’da 10 bin kişiye bir diyetisyen, İngiltere ‘de 7 bin kişiye 1 diyetisyen Amerika’da 4 bin kişiye 1 diyetisyen şeklindedir. Sahada aktif çalışan diyetisyen sayısı yaklaşık 17.000 iken, 40.000’e yakın meslektaşımızın işsiz olduğu tahmin edilmektedir. Bu tablo sadece bireysel bir mağduriyet değil, uzun vadede toplum sağlığını da olumsuz etkileyebilecek bir durumdur" ifadelerini kullandı. 

 Mezun sayısındaki artışa rağmen atamaların çok yetersiz  kalmasının diyetisyenleri özel sektöre yönlendirdiğinin altını çizen İğci; "Ancak bu yönetmelikle birlikte diyetisyenlerin: Spor salonlarında, Güzellik merkezlerinde, Pilates stüdyolarında çalışmalarının da sınırlandırılması ve buna ek olarak, online diyet hizmetlerinin Bakanlık altyapısı tamamlanana kadar durdurulması, mesleki faaliyet alanını ciddi şekilde daraltmıştır. Çok acıdır ki diyet yazma yetkisi beslenme ve diyetetik mezunu olan bizlerde olmasına rağmen bu meslek harici kişilerin online olarak diyet yazması ve diyet yazmaya  devam edecek olması da Halk Sağlığı açısından büyük bir risk oluşturmaktadır. Bu nedenle bizler: Saha uygulayıcılarının görüşlerinin dikkate alındığı bir revizyon süreci başlatılmasını, Verilen 3 aylık uyum süresinin uzatılmasını, Mesleki bağımsızlığın önünü tıkayan hükümlerin yeniden değerlendirilmesini talep ediyoruz. 

Aksi halde, birçok ruhsatlı ofisin kapanması riski doğabilir. Bu boşluğun, bilimsel yeterliliğe sahip olmayan kişi ya da yapıların kontrolsüz uygulamalarıyla dolması ise halk sağlığı açısından kaygı verici sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle toplumda diyetisyen olmayan kişiler tarafından sunulan bilinçsiz yöntemler, sağlığı riske atabilir. Bizler diyoruz ki: Türkiye, obezite sıralamasında Avrupa’da 1. dünyada ise 2. sıradadır. Bu tablo, diyetisyenlere olan ihtiyacı açıkça ortaya koymaktadır. Diyetisyenlere sahip çıkmak, halk sağlığına ve geleceğe sahip çıkmaktır"diyerek sözlerini noktaladı.