DENİZLER İŞÇİ SINIFI VE EZİLEN HALKLARIN MÜCADELESİNDE YAŞAMAYA DEVAM EDİYOR

DENİZLER İŞÇİ SINIFI VE EZİLEN HALKLARIN MÜCADELESİNDE YAŞAMAYA DEVAM EDİYOR

Emek Partisi Merzifon İlçe Başkanı Erdal Alkan, idamlarının 52. yıldönümünde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını andı.

Merzifon ilçe Örgütü adına açıklama yapan Emek Partisi Merzifon İlçe Başkanı Erdal Alkan, 68 Kuşağının önderleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan,  idamlarının 52. Yıldönümünde andı.
Alkan yaptığı açıklamada: "1960’lı yılların ikinci yarısında gençlik başta olmak üzere halkın yükselen mücadelesinin öne çıkardığı kişilerin bir bölümü çatışmalarda ve işkence tezgâhlarında katledildi. Bu mücadelenin simgeleri haline gelen Deniz, Yusuf ve Hüseyin, yoğunlaşan baskı ve terör eşliğinde 12 Mart faşist cuntası tarafından 6 Mayıs 1972’de idam edildiler.  

Onlar baskının, sömürünün olmadığı sınıfsız bir toplumun kurulması nihai amacıyla, emperyalizme ve işbirlikçi egemen sınıfların köhne düzenine ve yöneticilerine karşı taviz vermeden mücadele ettiler. Bu mücadelenin tam zaferi, bugün de işçi sınıfının ve ezilen halkların, baskının ve sömürünün tüm biçimleriyle yok edildiği sınıfsız toplum davasının hedefi olmaya devam ediyor.

Deniz Gezmiş’in idam sehpasında söylediği “Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm Leninizmin yüce ideolojisi! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi, kahrolsun emperyalizm!” sözleri yarım asırdır, bu topraklarda çınlamayı sürdürüyor. Deniz Gezmiş’ten sonra darağacına çıkarılan Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın “Kahrolsun faşizm” haykırışı, bugün hâlâ grevlerde, meydanlarda, kampüslerde mücadeleye güç veriyor.

Türkiye’de bugün de 60’lı ve 70’li yıllarda olduğu gibi, emperyalist ve işbirlikçi tekellerin kârları artarken, halkın yaşam ve çalışma koşulları giderek kötüleşiyor. İşçiler, emekçiler, gençler arasında geleceğe ilişkin güvensizlik büyüyor. Farklı uluslar ve milliyetler, dinler ve mezhepler arasında hak eşitsizliği, ezen ve ezilen ilişkisi sürüyor. Ülkenin, sömürge madenciliği örneğinde de görüldüğü gibi emperyalist ve işbirlikçi tekellere sınırsızca peşkeş çekildiği bir süreçten geçiliyor. İliç’te işçilere mezar olan sömürge madenciliği ülkeyi bir ahtapotun kolları gibi sarmış durumda. Deniz’lerin emperyalizme karşı mücadelesi, bu açıdan da ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

Tek adam yönetimi burjuva muhalefeti de yedekleyerek düzenin istikrarını sağlamaya, aralarında Orta Vadeli Program ile 12. Kalkınma Planı‘nın uygulanmasının da olduğu, emperyalist ve işbirlikçi tekellerin kârlarını güvenceye almaya yönelik saldırılar yürürlükte. İktidarı ve muhalefetiyle burjuva-düzen partileri, bu köhne düzenin korunması için ortak bir zeminde buluşmanın yollarını arıyor.

Dünyada, özel olarak da Ortadoğu’da bölgesel güçlerin de bir parçası olduğu emperyalistler arası paylaşım mücadelesi şiddetlenirken Türkiye bu çatışmanın girdabına daha çok sürükleniyor. Bir yandan Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarı, Kürt sorununda savaşa dayalı çözüm politikasının devamı olarak yeni bir sınır ötesi harekâtının hazırlığı içerisinde. Diğer yandan, Türkiye ve Irak arasında temasları gerçekleştirilen, Doğu Asya, Ortadoğu ve Avrupa arasında alternatif bir ticaret yolu yaratmayı amaçlayan ‘Kalkınma Yolu’ projesiyle bölgenin dizaynında pay ve çıkar arayışlarını sürdürüyor.

Başta ABD olmak üzere batılı emperyalistlerin desteğiyle İsrail’in egemen sınıflarının Filistin’de çocuk yaşlı, kadın erkek ayrımı gözetmeden düzenlediği saldırılar soykırıma varmış durumda. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının mücadelesine omuz verdiği Filistin halkı, o gün olduğu gibi bugün de İsrail Siyonizmi’nin emperyalizm destekli katliamlarıyla yüz yüze. İşgalci İsrail ordusunun Gazze’ye 7 Ekim 2023’ten bu yana düzenlediği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 35 bine yaklaştı.
Erdoğan ve tek adam yönetimi, Filistin halkının uğradığı vahşet karşısında sahte gözyaşı döküp, hamasi nutuklar atarken İsrail’le ticari ilişkilerini pervasızca sürdürdü. Ancak halkın yoğun tepkisi üzerine İsrail’le ticari ilişkileri sınırladığını açıklamak zorunda kaldı.  

Bugün Deniz, Yusuf ve Hüseyin’i anmanın ve onlara sahip çıkmanın anlamı açıktır:Tek adam yönetiminin yoğunlaştıracağı sömürü ve saldırı politikalarına, bunlara eşlik edecek olan sınır ötesi operasyonlara dur diyelim! İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları ve soykırım politikası karşısında sessiz kalmayalım!  Başta Gazze olmak üzere Filistin halkıyla dayanışmayı büyütelim! Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümünü savunalım!

İş, ekmek ve özgürlük için,  Baskının ve sömürünün tüm biçimleriyle yok edildiği yeni bir dünya için birleşelim, örgütlenelim, mücadele edelim" ifadelerine yer verdi.

Meryem ALTUNAY