Kanserle mücadeleye Bingöl'den yeni umut: Apilarnil
9636,12%-0,25
34,64% 0,27
36,29% 0,00
2924,81% 0,25
4880,88% -1,40
Bingöl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan İnci, ekibiyle birlikte, erkek arı yavrusu bulunan petek gözleri kapanmadan önce 3-7 günlük larva aşamasında, besininin hasat edilmesiyle elde edilen Apilarnil üzerinde araştırma yaptı.
Bingöl Güncel TV / BİNGÖL (İGFA) - Yapılan deneylerde, Bingöl’ün 5 farklı bölgesi ve 36 noktasındaki floralarla beslenen kolonilerden toplanan Apilarnil’in içerisindeki bileşenlerinin, kolon ve nöroblastom kanser hücrelerini yüzde 70 ila 90 arasında gerilettiği belirledi.
‘Bingöl ilinin farklı bölgelerinden elde edilen Apilarnil’in biyoaktif özelliklerinin belirlenerek bazı kanser hücre hatları üzerinde etkisinin araştırılması’ başlığıyla hazırlanan projenin sonuç raporu, Bingöl Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeler Başkanlığı ve TÜBİTAK’tan araştırma desteği aldı.
Doktora öğrencisi Mehmet İlkaya da TÜBİTAK’tan burs kazandı. Pandemi dönemiyle arı ürünlerine önemin arttığını belirten Doç. Dr. Hakan İnci, “Alternatif tedavi yöntemlerinin tıbbi tedavi yöntemlerine ek olarak beşeri hekimlikte kullanımı son zamanlarda büyük önem kazanmaya başladı. Bu önem, özellikle pandemi döneminde COVID-19 ile mücadelede kendini daha çok gösterdi çünkü COVİD-19’la mücadele ederken herhangi bir tedavi yöntemi henüz belirlenmediği için, Sağlık Bakanlığı tarafından belirli bir protokol izlenmekteydi. Bu nedenle insanlar alternatif tedavi yöntemlerine yönelik girişimlerde bulundu, özellikle propolis, polen ve diğer arı ürünleri gibi doğal ürünlere olan talepleri arttı. Bizim üniversitemiz havza bazlı kalkınma alanında özellikle arı ürünleri konusunda pilot üniversitedir. Biz de bunu bir fırsat bilerek bir çalışmalarımızı bu yönde geliştirdik. Özelikle polen, propolis, arı sütü ve arı zehri gibi bilinen arı ürünlerinin, balın dışındaki arı ürünlerinde farkındalık oluşturmak için çalışmalar yaptık” dedi.
‘PROJEMİZ TUBİTAK’TAN ARAŞTIRMA DESTEĞİ GÖRDÜ’
Hazırlanan projenin Bingöl Üniversitesi ve TÜBİTAK’tan araştırma desteği aldığını belirten Doç. Dr. İnci, “Arı ürünlerini incelerken bir arı ürünü olan Apilarnil ürününü tespit ettik ve çok az bilinen Apilarnil, 3 ve 7’inci gündeki erkek arı larvasıdır. Erkek arı yavrusu bulunan petek gözleri kapanmadan önce 3-7 günlük larva aşamasında, besininin hasat edilmesiyle elde edilir. Biz bunları alıp farklı işlemlerden geçirip, hem ürün boyutunda, hem farklı uygulamalarda kullanmaya karar verdik. Apilarnil, Güney Afrika’da özellikle gastrointestinal hastalıklar, baş, diş ağrıları, bağışıklık sistemini güçlendirici, özellikle androjenik hormonları arttırdığı için doğal viegra olarak kullanımı yaygındır. Buna literatürlerde rastladık. Biz Apilarnil üzerinde araştırma yapalım dedik ve lisansüstü tez gerçekleştirdik. Apilarnil’in ne olduğunu, içeriğinde ne olduğunu öğrenmeye çalıştık ve baktık ki değerlendirilmesi gereken ve biyoaktif özelliklere sahip bir madde olduğunu gördük. Bunun üzerine bir adım daha gittik ve doktora tezi planladık. Doktora tezini de Mehmet İlkaya hocamız yürüttü. Projemizi hazırladık, Bingöl Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeler Başkanlığı’na sunduk ve projemiz desteklendi. Daha sonra tamamlayıcı olarak da TUBİTAK’a projemizi sunduk. TUBİTAK da projemizi destekledi. Projenin iki kurum tarafından desteklenmesi aslında bir ilktir. Daha sonra Mehmet İlkaya hocamız TUBİTAK bursu kazandı. Bunların hepsi üniversitemizde bir ilk olarak gerçekleşti” diye konuştu.
‘KANSER HÜCRELERİNİ YÜZDE 70-90 ORANINDA GERİLETTİ’
Apilarnil’in içerdiği bileşenlerin kanser hücrelerini yüzde 70 ila 90 oranında gerilettiğini ifade eden Doç. Dr. İnci, “Proje kapsamında Bingöl’ün 5 farkı noktası ve 36 noktasından floralarla beslenen kolonilerden Apilarnil, yani erkek arı larvalarını topladık. Bunların üniversitemizde bulunan LCMS-MS cihaz yöntemiyle biyoaktif bileşenlerini belirlemeye çalıştık ve baktık ki gerçekten yüksek oranda fenolik içeriğe sahip. Bu bileşikleri diğer arı ürünleriyle karşılaştırdığımızda, bizim için en kıymetli ürün arı sütü olarak bilinir, arı sütü ile bile kafa kafaya gelecek bir fenolik bileşik içerdiğini, hatta bazılarının daha yüksek oranda olduğunu fark ettik. Özellikle kuinik asit. Kuinik asidin kanser hücrelerine sitotostik etki yaptığını ve kanser hücrelerini apoptaziye yönlendirme özelliğinin olduğunu biliyorduk. Buradan harekete geçerek, bunu kanser hücrelerinde kullanabilir miyiz diye düşündük. Buradan yola çıkarak, Apilarnil liyofiziyatının bileşiklerini 2 farklı kanser hücresinde, kolon ve nöroblastom kanser hücreleri üzerinde denedik. 11 farklı dozda çalıştık. Buradan yola çıkarak 2 farklı kanser hücresinde bir kolon kanseri ve üzerinde denedik. 11 farklı dozda çalıştık. Sonunda elde ettiğimiz verilerde Özellikle hücre canlılığı, anti kanser, hücre poliferasyonu dışında, ROS dediğimiz reaktif oksijen türleri ve lipid peroksidasyon dediğimiz durumlarda kontrol grubuna karşılaştırdığımızda istatistik olarak çok yüksek bir aktivite olduğunu tespit ettik. Oran olarak verilmesi belki doğru olmaz ama biz bütün çalışmalarda ortalama yüzde 70 ve 90 üzerinde kanser hücrelerinin öldüğünü gördük. Bu da bizim için büyük bir başarıydı. Sonraki süreçte biz bunun antioksidan özelliklerini inceledik. Sentetik antioksidanlara göre de çok yüksek aktivite gösterdiğini belirledik. Hem anti kanser etkisi, hem de antioksidan etkisi bakımından çok yüksek aktiviteye sahip bir madde ortaya koymuş olduk” dedi.
‘SIRADA HAYVANLAR ÜZERİNDE DENEME VAR’
Doç. Dr. İnci, Apilarnil’in hayvanlar üzerinde deneme aşamasının yapılmasıyla önemli başarı elde edileceğini belirterek, elde ettikleri sonuçları hayvan deneyleri boyutunda da gerçekleştirebilmeleri halinde büyük bir başarı elde edeceklerini söyledi.
"Bize en büyük desteği olan Bingöl Üniversitemiz Rektörü İbrahim Çapak’a teşekkür ediyoruz" diyen Doç. Dr. İnci, "Bu çalışmaların sonunda, Apilarnil hem gıda olarak hem de ilaç sektöründe kullanılabilecek bir ham madde olarak ortaya çıkmış olacak. Apilarnil’i topladıktan sonra farklı yöntemlerle hem kanser hücrelerine hem de kapsül şeklinde takviye edici gıda olarak kullanma anlamında çalışmalarımız var. Bunun için gerekli yerlere başvurduk. Çalışmalarımız devam ediyor" diye konuştu.