İsrail için ateşkes, seçenek değil mecburiyet
9367,77%3,72
34,49% 0,09
36,24% -0,28
2961,76% 0,91
4956,37% 0,55
İsrail Cumhurbaşkanı Herzog tarafından gündeme getirilen ateşkes, geçtiğimiz hafta itibariyle dünya gündemine oturdu. Hamas ve İsrail arasında 7 Ekim’den bu yana devam eden savaşta yeni bir insani aranın olup olmayacağı merak konusu. Orta Doğu Uzmanı Ömer Faruk Asa, muhtemel bir ateşkes sürecinin yaşanıp yaşanmayacağına dair Herkes Duysun’a yaptığı açıklamada, İsrail’in askeri ve insani güç açısından bu savaşa uzun süre devam edemeyeceğini söyledi.
Oğuzhan Osman BİLGİN - Rüstem PEHLİVANLAR / Herkes Duysun - BURSA (İGFA) - 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırılarına, işgal kuvvetlerinin orantısız güç kullanımıyla karşılık vermesi neticesinde başlayan savaş, iki ayı aşkın bir süredir devam ediyor.
Bu süreçte Filistin tarafında başta kadın ve çocuklar olmak üzere binlerce sivil, İsrail güçleri tarafından katledildi. Peki önümüzdeki günlerde bu katliamı durdurmaya yönelik adımlar atılacak mı? Hamas ve İsrail arasında yeni bir insani ara sağlanacak mı? Kalıcı bir ateşkes mümkün mü?
Orta Doğu Uzmanı Ahmet Faruk Asa, devam eden Hamas-İsrail savaşına yönelik Herkes Duysun’a açıklamalarda bulundu. Asa, birçok Müslüman ülkenin Gazze’deki durumdan yeteri kadar rahatsız olmadığını ifade ederken, savaşın İsrail açısından daha fazla sürdürülebilir olmadığını belirtti ve yeni bir ateşkesin yaklaştığının altını çizdi.
“SAVAŞ İSRAİL AÇISINDAN SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL”
Asa yaptığı değerlendirmede, ilerleyen günlerde yeni bir ateşkes veya duraksama sağlanmasının muhtemel olduğunu belirterek, “İsrail için bu tür savaşlar uzun zaman sürdürülebilir değil. İsrail’in askerî ve insani kapasitesi bu tür savaşlar için yeterli değil. İsrail, Gazze sınırındaki kendi askerî kuvvetinde ciddi kayıplar yaşadı. Bu kayıplar ve Hamas’ın elindeki esirlerden dolayı üzerinde ciddi bir baskı oluştu. Hamas direnişinin de diplomatik adımları yürütmüş olması, kısa bir zaman içinde yeni bir insani duraksamanın olacağını bize gösteriyor. Beklenen bu duraksama Gazze’deki savaşın tam anlamıyla bitmesi anlamına gelmeyecek. Kuvvetle muhtemel temposu azalsa da bir süre daha savaşın Gazze içerisinde devam ettiğini göreceğiz.” ifadelerini kullandı.
“İRAN VE SUUDİ ARABİSTAN GAZZE’DEKİ DURUMDAN RAHATSIZ DEĞİL”
Husilerin, savaşın başladığı 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren Kızıldeniz’de İsrail’e doğru hareket halinde olan gemilere yönelik saldırıları hakkında da değerlendirmelerde bulunan Orta Doğu Uzmanı Ahmet Faruk Asa, “Husilerin Yemen’deki durumunu İran’ın dış politikalarından bağımsız olarak düşünmemek gerekir. İran’ın proxy güç olarak bölgede direniş ekseni diye adlandırdığı ya da doğrudan bağlantılı olduğu grup ve gruplar var. Husiler de bunlardan biri. Aslında İran-Suudi Arabistan savaşının iz düşümünü görüyoruz Yemen’de. Burada Husilerin aldığı ya da alacağı aksiyonlardan ziyade sürecin akıbetinde esas olarak Suudi Arabistan-ABD-İran arasındaki güç mücadelesi belirleyici olacak.” dedi.
7 Ekim 2023 tarihinden itibaren İran’ın bu savaşa çok fazla müdahil olmak istemediğini belirten Asa, “İran, savaşa tam anlamıyla müdahil olmaktan ziyade hafif tempoda, daha hafif çatışmalarla sürecin devamlılığını arzu ediyor.” şeklinde konuştu.
Asa ayrıca, Gazze’deki tabloya ve Gazze hususundaki tavrına bakıldığında Suudi Arabistan’ın Gazze’deki savaşın devam etmesinden rahatsız gözükmediğini ifade etti ve Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı direnişin, bir bakıma Müslüman ülkelerin İsrail’le normalleşmeye başlaması sebebiyle ortaya çıkan bir direniş olduğunu kaydetti.
“İSLAM DÜNYASININ TAVRI 7 EKİM’İN BİR SONUCU DEĞİL SEBEBİDİR”
Savaşın başladığı 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana İslam dünyasının beklenen tepkiyi göstermemesi hususunda da konuşan Orta Doğu Uzmanı Ahmet Faruk Asa, “İslam dünyasının tavrı 7 Ekim’in sonucu değil sebebiydi. Savaşın bu kadar derinleşmesinin sebebi de İslam dünyasının kendi içinde yaşadığı durum. Bu sadece bu günün özelinde değil. İsrail’in o bölgede kurulduğu günden bu yana hatta kurulmasından öncesine de dayanacak şekilde, İslam dünyasının kendi içinde güç mücadeleleri var. İlerleyen yıllarda bu güç mücadeleleri mezhep savaşlarına dönüştü ve bu durum ayrışmalar ile ekonomik zayıflıkları ortaya çıkararak İslam dünyasını bölgede İsrail’e sesini çıkaramaz duruma getirdi. Dolayısıyla bu tablo bizlere bütünlük arz eden bir İslam dünyası portresi sunmadığı için İslam dünyası bu noktada zayıf kalıyor. Tabii bunu sadece bununla da açıklamak yetersiz kalır. Birçok İslam ülkesinin Filistin’le alakalı beklentileri birbirlerinden çok farklı. Herkes Filistin meselesine aynı zaviyeden bakmıyor ve aynı çözümle yaklaşmıyor. Bölgedeki Filistinli grupların varlığı, herkes tarafından kabul gören bir şey değil İslam dünyasında. Herkesin Filistin konusundaki beklentileri, tutumları ve gelecek perspektifleri birbirinden farklı. Bu yüzden şu aşamada herhangi bir gücün bırakalım İsrail’e karşı net bir tavır ortaya koymasını, yardımların bölgeye getirilmesi konusunda dahi İslam dünyası tarafından sağlam bir adım atılamadı.” ifadelerini kullandı.
“KUDÜS’TE İBADET EDEBİLMEK DAHİ BİR BAŞARI HALİNE GELECEK”
İslam dünyasının Filistin meselesindeki tavrının çok yetersiz olduğuna da vurgu yapan Asa, “İslam İşbirliği Teşkilatı, Birleşmiş Milletler’den sonra en fazla ülkenin oluşturduğu uluslararası organizasyon ve bu teşkilattan dahi çıkan tek sonuç, ‘Kudüs’ün kırmızı çizgi olduğu veya kınamalar’dan başka bir şey değil. Böyle devam ederse İslam dünyası için Kudüs’te ibadet edebilmek dahi bir başarı haline gelecek.” dedi.
İslam dünyasındaki bu iç çatışmaların İsrail’in bölgedeki işgalinin derinleşmesine sebep olduğunun altını çizen Asa, “Filistin meselesi ortaya çıktığından bu yana kimi devlet tarafından koz olarak kullanıldı, kimi tarafından bitirilmesi gereken bir konu olarak görüldü. Kimi devlet ise buradaki çatışmaların sürekliliğini diplomatik çıkarları çerçevesinde pragmatik bir yaklaşım olarak gördü.” şeklinde konuştu.
Filistin konusunda İslam dünyasının ortak bir fikri olmadığı müddetçe İslam dünyasının ortak bir adım atmasının da mümkün olmayacağının altını çizen Asa, Batı’nın bu konuda İslam dünyasına nazaran yaptırım gücünün daha fazla olduğunu ve sesinin daha yüksek çıktığını vurguladı.
Asa, bu süreçte İslam dünyasının öncelikle yardımların Gazze’ye ulaşmasını sağlamak üzere Mısır’ın sınır kapısını ve koridoru açmasını sağlaması, ardından da bölgede ateşkes sağlanması için ortak bir irade ortaya koyması gerektiğini kaydetti.